Ben kimim?

Fotoğrafım
Figen kendi halinde biri. Gezmeyi, yeni yerler gormeyi sever ama aliskanliklarindan vazgecmeyi sevmez. Burada o size neyi anlatmak isterse o var, okumak isterseniz cok sevinir ama istemezseniz uzulmez :-)

18 Ağustos 2013 Pazar

Serin Konak

Bu yaz Alacati'da Serin Konak isimli bir butik otel/ev'de konakladigimizi yazmistim.

Cok memnun kaldik, cok begendik demistim. Siz de biraz fikir edinin diye bende  konaktan bazi karelerle fotoshow yapmaya karar verdim. 

Konak, kahvaltilar ve bahceden bir kare. Bahcedeki kopegin adi Serbet.


Konagin ust katinda yeralan odalara girilen avlu kapisi ve holdeki koltuklar.


Holdeki ayna ve yunuslu obje cok şıktı. Odamizdaki tabloyu da cok begendim.


Holdeki eski dikis makinasi ve ustundeki nostaljik radyo. Altta ise odalarda ve hollerdeki objeler. 


Son olarak odalardan bazi goruntuler...


15 Ağustos 2013 Perşembe

Alacati Guncesi

Bu yaz son duragimiz Alacati oldu. 

Bu sefer bir arkadasimizin tavsiyesi uzerine Serin Konak isimli bir butik otelde kaldik. Malum buralarda evleri otele cevirmek pek meshur. Serin Konak'in sahibi Nurgul Serin ve oglu Kursat da gecen yil evlerinde tadilat yaptirip 6 odali bir otel haline getirmisler burayi. Kendileri de ayni konakta yasiyorlar. Hem yeri hem de kalitesi ile mukemmel bir secim olmus. Harika otesi kahvaltilar, sicacik sohbetler ve tertemiz mis gibi odalariyla bundan boyle de Cesme'deki mekanimiz burasi olacak, tavsiye olunur. 



Buradaki ilk gunumuzde Alkoclar otelinin plajindaydik, deniz guzeldi ama kalabalik ve konforsuz olmasi, bunun yaninda araba park yeri sorunu yuzunden sonraki gunler tercihimiz olmadi. 

Diger 3 gun boyunca Cesme denilince bizim favorimiz olan Paparazzi'yi tercik ettik. Hem konfor hem de gelen insanlarin kalitesi tabi bir de minik bir kum sahili olusu -Alp oynasin diye- tercih sebebimiz oldu. 

Sabahlari mukemmel Serin Konak kahvaltisi sonrasi oglen Paparazzi'de atistirmalar derken aksamlari Alacati ve Cesme restoranlarina ugradik. 



İlk gun Alacati'da Kinali isimli bir restotan tercihimiz oldu. Etleri oldukca mezeleri ve basariliydi. 

İkinci gun Avrasya Ev Yemekleri diye bir lokantadaydik masayi anne yemekleriyle donattik, lezzet ortalama uzeriydi.  Sonrasina Alacati sokaklarinda yapilan yuruyus sonrasi Kose Kahve'de dinlenme ve tatli molasi verdik. Beyaz, Sutlu ve bitter cikolata katmanlari uzerine cikolatali kurabiye parcaciklarindan olusan 3 Renk Cikolata tatlisi favorim oldu. 



Ucuncu gun aksam Cesme Marina'da once Kumrucu Sevki'de kumru atistirdik, sonra Crete Tuzu Biberi isimli bir restorandaydik, Bademli Levrek tercih ettik, bademe bulanmis kizartma levrek oldukca lezzetliydi. 



Son aksam Alacati'nin ara sokaklarinda Kabak Cicegi isimli ev yemekleri yapan be yer bulduk, patlicanli boregi harikaydi. Sonra Kose Kahve'de 3 renkli cikolata tatlisi ile gunumuzu taclandirdik.

Son olarak Alacati'da en cok hosuma giden enstantanelerden biri ile yazimi
noktaliyorum. Asagidaki resimde sag  tarafta koy kahvesinde oturan emekliler, son tarafta ise meshur Alacati restoranlarinda yemek yiyen insanlar. İste boyle sentezlerle yasamak ne guzel, kimse kimseyi yadirgamadan, yargilamadan, birlikte yasyabilmeli insan. 



Seneye gorusuruz Alacati, kendine iyi bak. Hem artik daha fazla kalabaliklasma nolur, yuruyecek yer kalmadi.



11 Ağustos 2013 Pazar

Science Museum / Bilim Muzesi - Londra

Bu sefer Londra'ya gidince Alp'in ilgisini ceker dusuncesiyle Bilim Muzesi'ne de gittik. Hem de giris ucretsiz 😄

Bu sefer tema motorlardi. Boyle olunca malum arabalar, ucaklar, trenler ve boyle bir fotograf albumu cikti ortaya.

Zamaninda kutuplarda kullanilmis bir buzul araci...


Bu da coook eski bir ucak...


Duvara asili 1965 model arabalar hos bir dekor olmus...


Bu bir BMW...


Kahve...

Kahveyi severim...

Turk, İtalyan, Amerikan, vs, vs...
Her turlusu guzeldir ama malum bu meret maalesef bagimlilik yapiyor. 
Hem sagliga da yararli degil.
Kalp carpintisi, selulit, reflu falan filan uzunnn bir zarar listesi de var.

Biliminsanlari zaman zaman yararini da buluyor ama zararlarinin yaninda hic denilecek kadar az sanirim. 

Neden bu kadar onemli bu konu derseniz.
Ben bir kahve bagimlisi oldum sanirim.
Kurtulmak istiyorum sanki ama istemiyorum da.
Ozellikle isyerinde surekli iciyorum, hic bos kalmayacak sanki fincanim 😔

Ne yapayim bilemiyorum ama acilen birseyler yapmam lazim.

Biraz kararlilik lazim, o gelene kadar icmeye devam ☕

Kahvemde ask cikan bir an...


Felsefem...


Londra'dan bir kahve keyfi manzarasi...


Kuaforumun kahvemi bu fincanda getirmesi hos bir jest olmustu...


New York'un en unlu kafelerinden birinden hatira...


Sirkette sabah kahvesi...




Parklarimiz neden Londra Parklari gibi olmasin.

Bu bayram İngiltere'deydik. Once Birmingham sonra Londra'ya gittik. 

Malum İngiltere parklari ve bahceleriyle
meshurdur. Hem iklimi de bol yagisli oldugundan memleketlerinde yesil alan kitligi yoktur.

Alp'in yanimizda olmasi ve artik ayaklanip iyice hareketlenmesi nedeniyle bu gezimizi onun yonlendirecegine emindik. Boyle de olunca park park gezecegimiz en basindan belliydi 😊

Once Regent's Park, sonra otele cok yakin olmasi nedeniyle bol bol Green Park, Hyde Park derken zaman su gibi akip gecti, Londra'daki 5 gun hemencecik bitiverdi. Hem sadece bu parklar degil, hemen hemen her meydandaki kucuk parklar da cabasi oldu, ciplak ayakli, kosmali, kus kovalamacali bol animiz oldu 😉

Buradaki parklari gorunce insan dusunmeden edemiyor... Bizim son donemde yasadigimiz Gezi Parki olaylari malum, sehrin icindeki kucucuk yerin bile ne hesaplari yapiliyor, yesil kalmasin diye ugrasilip duruluyorken burada en ufak alani bile yesil alan tutmalari insanlarin akin akin buralari kullanmalari insani imrendiriyor. 

Parklar yasam alani İngiltere'de...
Gunun her saati insanlar burada. Ogle yemekleri burada yeniliyor. Spor yapiliyor, sohbetler, dinlenmeler. Coluk combalak ailenin her ferdi burada mis gibi zaman gecirebiliyor.
Kimse kimsenin umurunda degil, en guzeli de bu galiba.

Ne dersiniz... Bizim de Londra gibi parklarimiz olur mu bir gun...
Hayal edelim, belki birgun olur... 😉

Regent's Park...





Green Park...




Hyde Park...




5 Ağustos 2013 Pazartesi

Birmingham Hatirasi


Bayram tatilinde Londra'ya bilet bulunamayinca mecburi alinan Birmingham bileti sonucu tanistigimiz bu sehri cok begendim. Kanallar, kendine has mimarisi, bunun yaninda Ingiltere'nin Londra'dan sonraki ikinci buyuk sehri olmasi nedeniyle de oldukca gelismis, kalabalik ve hareketli bir sehir. Yolinuz duserse mutlaka 2-3 gunlugune ugrayin. Cok seveceginizden eminim... 

Iste birkac fotograf ile size Birmingham'i da tanitmis olayim...

Otelimizin de icinde bulundugu bir yasam
merkezi, isyeri, otel, alisveris, bir arada...



Modern bir plaza...



Sirin mi sirin bir kanal kenari kafesi



Sokaklardan bir Modern sanat ornegi...


Kanalda park halindeki onlara kano, kayik, ne derseniz artik :)


Hergun gecmekten bikilmayacak guzellikte bir yol...


Kanalda gezinmek icin bir subus :)



Ve biz...